60 yıllık utanç: 6-7 Eylül 1955 Pogromu

06 Eylül 2015
60 yıllık utanç: 6-7 Eylül 1955 Pogromu

6-7 Eylül olaylarının utancını; emperyalizmin bölge halklarını din, mezhep ve ırk temelinde bölüp birbirine düşürdüğü; ülkemizi, işbirlikçileri güdümüyle parçalanma ve yıkıma sürüklediği bir dönemde bir kez daha hatırlıyoruz. Bu vahşetin 60. yılında bir kez daha söz veriyoruz ki, bu kanlı eylemi ve tertipçilerini unutmayacağız, hesap soracağız.

Aşağılık tertip
6-7 Eylül Pogromu, böl-yönet politikasını ustalıkla uygulayan İngiliz emperyalizminin ve şovenist Demokrat Parti hükümetinin ortak eylemiydi. 1950’li yıllarda İngiliz sömürgeciliğine karşı bağımsızlık talebini yükselten Kıbrıs halkını cezalandırmak isteyen İngiliz hükümeti, “Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesini önlemek için” Demokrat Parti’ye Türkiye’deki Rumlara “ders” vermesini teklif etti. Gerici DP hükümeti, Rum sermayesinin Müslüman-Türk kapitalistlerin eline geçmesini kolaylaştırmak ve emperyalizmle işbirliğini pekiştirmek için teklifi hemen kabul etti. 

DP hükümeti emrindeki resmî ve sivil faşist, sağcı unsurları ve basın gücünü kullanarak büyük bir tertip hazırladı. Önce bir ajan provokatör tarafından Selanik'te Atatürk'ün doğduğu eve bomba konuldu. Gazetelerin saldırgan manşetleriyle kışkırtılan kalabalıklar özellikle İstanbul'da Rumlara ve diğer Hıristiyan azınlıklara ait işyerlerine, evlere, okullara, kiliselere saldırdı. Binlerce yer yağmalandı ve tahrip edildi, birçok kişi dövüldü ve yaralandı. En az 11 kişi öldürüldü. Sayısız kadın cinsel saldırıya uğradı. 

6-7 Eylül pogromu tamamlandıktan sonra sıkıyönetim ilan eden DP hükümeti, bizzat kendisinin örgütlediği bu vahşetin suçunu inanılmaz bir saptırmayla komünistlerin üzerine atmayı da ihmal etmedi.

6-7 Eylül vahşetine ilişkin gerçekler, 27 Mayıs 1960'ta iktidardan düşürülen DP yöneticilerinin yargılanması sırasında açığa çıktı.
   
Yeni pogromların tohumları ekiliyor
Gericilik, vurgunculuk ve savaş rejiminin efendisi Erdoğan-AKP yönetimi; halklarımızın bağrına her geçen gün yeni pogromlara yol açacak kin ve nefret tohumları ekiyor. Alevi toplumuna karşı ayrımcılığı körüklüyor, Hıristiyan toplumunu her geçen gün köşeye sıkıştırıyor.

Erdoğan-AKP yönetimi, topraklarımızı Suriye halklarını katleden cihatçı çetelere üs yaparak savaşı içimize taşıyor. Evlerinden, yurtlarından edilen Suriyeli mülteciler için sözüm ona “açık kapı politikası” uyguluyor ama çaresiz insanların topluma uyumu için hiçbir çaba harcamıyor. Yoksulluk içine ittiği mültecileri, kölelik koşullarında ucuz iş gücü olarak kullanmaları için aç gözlü sermayedarların önüne atıyor. Sığınmacıların; Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerinin ücretlerini düşürmek için kullanılmasına göz yumuyor. Suriyeli işçi ve emekçilerle, Türkiyeli işçi ve emekçiler arasında yıkıcı bir rekabeti körüklüyor.

Türkiye halkları; Erdoğan-AKP’nin, ABD’nin desteği ve onayıyla PKK’ye karşı başlattığı asker ve polis operasyonları ile AKP’ye karşı Amerikancılık yarışına giren PKK’nin uyguladığı şiddet eylemleri arasına sıkışıyor. Halkların arasına yeni kin ve nefret tohumları ekiliyor. Emperyalizmin böl-yönet taktiği adım adım hayata geçiyor.

Yeni pogromların yaşanmaması için
Yeni 6-7 Eylül'lerin yaşanmaması için, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin bölge ve ülkemizde uyguladığı politikalara dur demeliyiz. Suriye’ye yönelik emperyalist saldırıya karşı koymalıyız. Türk ve Kürt halklarının eşitlik ve kardeşlik temelinde bir barışı kazanması için mücadele etmeliyiz. Alevi toplumunun eşit yurttaşlık talebini desteklemeliyiz. Hıristiyan toplumuna yönelik baskılara son vermek için çabalamalıyız. Kısacası “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” talebiyle bağımsızlık, laiklik, demokrasi ve sosyalizm mücadelesini daha da yükseltmeliyiz.